Genellikle bunun hakkında düşünmeyiz ve bunu diğerleriyle hiçbir zaman tümüyle konuşmayabiliriz. Ama, neredeyse herkesin kafasında sesler vardır, çoğu zaman zihnimizin içinde işlemekte olan, mırıldanan bir düşünce akışı. Bazen iç ses yüreklendiricidir, son birkaç metreyi koşman için sana seslenir; “Neredeyse geldin. Devam et. Devam et!” Ya da seni sakin olmaya teşvik eder, çünkü sonunda her şeyin iyi olacağını biliyorsundur. Fakat bazen, iç ses hiç de iyi değildir. Yenilgiyi kabul eder, suçlayıcıdır, panik doludur ve aşağılayıcıdır. Bu ses iyi sezgilerimizi ya da en olgun yetkinliklerimizi temsil etmez. Bu, iyi doğamızın sesi değildir. Kendimizi, kendimize şunları söylerken buluruz; “Senden iğreniyorum!” ya da “Seninle her şey boka sarıyor!” ya da “Seni beceriksiz küçük gerizekalı!” Bu iç sesler nereden geliyor?
Bir iç ses, her zaman, eski bir dış sestir.
Diğerlerinin üsluplarını özümseriz. Bunaltıcı ya da sinirli bir ebeveyn, ya da büyük bir kardeşin tehditleri bizi bastırmaya heveslidir. Okul bahçesinde bir zorbanın ya da öğretmenin sözlerini memnun etmek imkansız gibi görünür. Yardımcı olmayan sesleri içselleştiririz çünkü geçmişteki belli önemli noktalarda kulağa inandırıcı gelmişlerdir. Otorite figürleri mesajlarını tekrar tekrar dile getirirler, ta ki bu mesajlar kafamızın içine yerleşene kadar.. Yetişkinlikte mutluluğa giden yollardan biri de bu iç sesleri değiştirmekten geçer, Eşit derecede inandırıcı ve güven veren, aynı zamanda yardımcı ve yapıcı seslerle, uzun periyodlarla ve onları içselleştirmeye özen göstererek. Bunlar, bir arkadaşın, bir terapistin ya da bir yazarın sesleri olabilir. Bunları yeterince sıklıkla ve yeterince zor sorunlarla karşı karşıyayken duymalıyız ki, onları normal ve doğal tepkiler olarak hissedebilelim. Böylece zamanla kendimize söylediğimiz şeylermiş gibi gelirler. Bizim kendi düşüncemize dönüşürler. En iyi iç ses, bizimle yumuşak, nazik ve telaşsız şekilde konuşandır. En iyi iç ses; uzun yaşamış, çok üzücü şeyler görmüş, fakat bunlar tarafından hayata küstürülememiş ya da panikletilememiş birinin cana yakın bir şekilde omzumuza elini koyması gibi hissettirmelidir. İş çevresindeki belli aşağılanma durumlarında, bir çoğumuzun kafasında bizimle alay eden ve küçümseyici bir ses belirir. Bu ses, aşk, saygı ve nezaketin sadece maddi başarılar ve yetenekler yoluyla bize gelebileceğini belirtir.
Başarısızlığımız, toplum içinde konuşamıyor olmamız, araba sürmeyi öğrenmemizin zaman alması, satış yapma konusunda özel bir yeteneğimizin olmaması, bizi sevilmekten ve takdir edilmekten mahrum bırakır. Başarıyı sevgiden ayıran, başarısız olsak da sevilmeye değer olduğumuzu ve kazanan olmanın kimliğimizin en önemli parçası falan olmadığını bize hatırlatacak bir sese ihtiyacımız var. Bu geleneksel olarak annenin sesidir, fakat aynı zamanda bir aşığın, sevdiğimiz bir şairin, ya da anne veya babasıyla ofisteki sorunları hakkında sohbet eden 9 yaşında bir çocuğun sesi de olabilir. Bu, başarının da ötesinde,sizi siz olduğunuz için seven birisidir. Çoğumuz kaygılı insanların arasında büyüdük. Park bileti bulamadığında hemen kontrolü kaybeden, ve elektrik faturası gibi ufak meseleler yüzünden aniden plan değiştiren insanlar. Bu insanların kendilerine güvenleri yoktur, bu yüzden, bunu bize zarar vermek için yapmasalar da, bizim yeteneklerimize de güvenleri yoktur. Ne zaman bir sınavla karşı karşıya kalsak, onlar bizden daha fazla paniklerler. Dışarı çıktığımızda daima yeterince sıkı giyinip giyinmediğimizi sorarlar. Arkadaşlarımız ve öğretmenlerimizle ilgili endişeleri vardır ve çıkacağımız tatilin bir faciaya dönüşeceğinden neredeyse emindirler. Şimdi bu sesler bizim kendi sesimize dönüşmüştür ve neleri başarabileceğimiz konusunda kapasitemizi ölçmemize engel olurlar. Mantıksız korkunun ve kırılganlığın seslerini içselleştirdik. Bu gibi durumlarda, kontrolden çıkmış korkularımıza bir dur diyecek ve içimizde saklı olan gücü bize hatırlatacak, panik akıntılarının bizden gizlediği alternatif bir sese ihtiyacımız var. Kafalarımızın içi büyük, mağaramsı alanlardır. Tanıdığımız herkesin seslerini içlerinde barındırırlar. Bunların içinden bize yardımcı olmayanları ayıklayıp susturabilmeyi öğrenmek zorundayız ve yaşamın sık ormanları arasında bize yol gösterecek olan seslere odaklanmalıyız. Bu sesi alçakgönüllülükle yanımıza alabileceğimiz, bize daha yardımcı olabilecek olanlardan birisi olarak sunuyoruz.
Comments